Yürüyen Şato - Diana Wynne Jones | Hayao Miyazaki
Sisler içinde kaybolmuş bir Ankara'dan selamlar herkese. 🙋♀️
Pencereden dışarı baktığımda dağların bembeyaz bulutlara esir olduğunu görmek çok güzeldi. Birazdan size bahsedeceğim kitabın atmosferi gibiydi tıpkı. 🌫
Zaten beni klavye başına oturtan ve sabahın erken saatinde bu cümleleri kurduran da oydu.
Başlıktan da anlaşılacağı üzere Yürüyen Şato efsanesinden bahsetmeye geldim. Üç ciltlik bir serinin ilk kitabı ve en meşhuru kendisi. Çünkü onun tanınmasını sağlayan biraz da Hayao Miyazaki'nin 2004 yapımı, Oscar'a aday olan ve aynı ismi taşıyan animesi olmuştur. Onu da izledim tabii ki burada da birkaç kelam edeceğim. Sadece şunu söyleyebilirim film kitabın yanında bir hiç. Sebebini sonra söyleyeceğim.
Sophie Hatter üç kız kardeşin en büyüğü olmak gibi kara bir talihe sahiptir, öyle ki kısmetini aramak için evinden bile ayrılamamaktadır. Ancak farkında olmadan Çöl Cadısı'nın hiddetini üstüne çektiğinde, korkunç bir büyünün etkisi altında kalır: O artık yaşlı bir kadındır.
Bu berbat durumdan kurtulmanın tek yolu, tepelerde durmadan hareket eden bir şatodan, Büyücü Howl'un şatosundan geçmektedir.
Sophie büyünün bozulmasını sağlamak için kalpsiz Howl'la başa çıkmaya, bir ateş ciniyle pazarlık yapmaya ve Çöl Cadısı'yla karşı karşıya gelmeye mecburdur. Bu macera sırasında Howl'un ve kendisinin bilinmeyen ve olağanüstü yanlarını keşfedecektir.
(Arka Kapak)
Yürüyen Şato'nun yazarı, Neil Gaiman'ın "Son kırk yılın en iyi çocuk kitabı yazarı." diye övdüğü Diana Wynne Jones.
Bu yıl okuduğum en güzel kitap neydi acaba diye düşünmedim ama bu soru sorulsaydı, ilk söyleyeceğim kitap bu olurdu. Kendini seven, fantastik eserlere ilgi duyan ve ileride çocuklarına güzel bir kitap okutmak isteyen her insanın kitaplığında bulunmalı bence. 🙆♀️
Benim elimdeki 2. baskı ve eylül 2022 çıkışlı. Buna rağmen bolca yazım yanlışı vardı. İlk başlarda elde kalem düzeltmeye çalıştım ama sonu gelmeyeceğini anlayınca bıraktım. Umarım yeni baskılarında bu hatalar giderilmiştir. Çevirmen Bülent Doğan çok iyi iş çıkarmış, sanki kendi dilinizde yazılmış gibi hissediyorsunuz okurken. 253 sayfalık kitap hiç bitmesin istedim ama kendime engel olamadığım için iki oturuşta (günde) bitirmiş oldum.
Konusuna gelecek olursak, sürprizi bozmayacak ve spoiler vermeyeceğim merak etmeyin. Kapakta yazılanlar kadar sadece.
Sophie, üç kız kardeşin en büyüğüdür ve ailesine ait şapka dükkanında çalışmaktadır. Tasarladığı şapkalar çok güzel bulunur ve müşterisi de çoktur. Onun şapkalarından kullananlar talihinin yaver gittiğine ve şanslarının açıldığına inanmaktadır. Bunun sebebi ise Sophie'nin şapkalarla, karşısında bir insan varmışcasına konuşmasıdır. Süslemeleri yaparken; "Bu şapkayı takanın çok mutlu bir evliliği olsun, bahtı açık olsun, tüm gözler üzerinde olsun, kısmeti ayağına gelsin" gibi cümleler geçiriyor fısıltı halinde. Tam da dediği gibi oluveriyor, bir müşterisi kısa süre sonra zengin bir soylu ile evlilik hazırlığı yapıyor mesela.
O böyle başkalarının hayatına dokunurken kendinden ve kendi yaşantısından hiç memnun değildir. İki kız kardeşinin yanında kendini çirkin hisseder ve hiç kimsenin onu güzel bulmayacağını düşünür. Aynaya her baktığında bunlar geçer içinden. Bu durum onu iyice içine kapanık yapmıştır ve sürekli işiyle meşgul olur. Kendine hiç zaman ayırmamaktadır..
Başına gelen tüm talihsizliklerin sebebinin, en büyük çocuk olmasından kaynaklandığı gibi bir inanca sahiptir. Kabullenmiştir adeta.
Bir gün dükkanına gelen ve onun gerçekte kim olduğunu bilmediği Çöl Cadısı'nın kötü büyüsüne maruz kalır.
90 yaşında ihtiyar bir kadın görünümündedir artık ve bir başkasına bu büyüden bahsetmesi de yasaklanmıştır, ta ki onun bu durumunu fark eden biri çıkana dek.
O anda yaşadığı hayal kırıklığını tahmin edebilirsiniz. Ruhunda hissettiği, aynada karşısındadır şimdi. Elleri kırış kırış olmuş, sıskalaşmış, saçlarına ak düşmüş ve kamburu çıkmıştır.
"Meraklanma ihtiyarcık," dedi Sophie aynadaki yüze.
"Gayet sağlıklı görünüyorsun. Üstelik gerçekte de böyle bir şeye benziyordun zaten." (sf 26)
Doğduğu bu kente ve ailesine veda etmeden ayrılıp yollara düşer. Amacı kendisine yardımcı olabilecek kardeşine ulaşmaktır. Yaşlılıktan dolayı o kadar zor adım atar ki kemiklerinin çıkardığı sesi işitiriz resmen. Saatlerce dura-kalka ilerledikten sonra geriye baktığında, kısacık bir mesafe gidebildiğini gördüğü için şanssızlığını bir kere daha dile getirir.
"En büyük kız olmak böyle bir şey." diye mırıldandı.
"Asla kazanamazsın." (sf 149)
O sırada kentte kötü bir şöhrete sahip olan büyücü Howl ve Yürüyen Şatosu'nu görür. Rivayet odur ki Howl, genç kızları kaçırıp kalbini yiyen ve ruhlarını emen bir canavardır. Herkes ondan korkar ama yine de küçük büyüler satın almak için kapısını çalmaktan da geri durmaz. İnsanların ikiyüzlü hâline şaşırmamak gerekir. 🤷♀️
Sophie artık korkmasını gerektirecek bir durum kalmadığını düşünür çünkü hem çirkin hem de yaşlıdır. Kendisine yardım edeceğine inandığı için sürekli yer değiştirip yürüyen şatonun peşinden gider ve bir şekilde içeri girmeyi başarır.
İşte macera buradan itibaren başlıyor arkadaşlar. Bundan sonrasını anlatmayacağım. Ateş Cini Calcifer, Howl, Michael ve Sophie arasında dostluğun oluştuğunu ve bambaşka olaylara şahit olduğumuzu söyleyebilirim. Sophie genç bir kızken kendisine ördüğü hayali duvarlarından kurtulabilecek ve eski görünümüne kavuşabilecek midir?
Calcifer ve Howl arasında yapılan anlaşmayı çözebilecek ve Çöl Cadısı'ndan gençliğini alabilecek midir? Bunları öğrenmek istiyorsanız kesinlikle okumalısınız, şiddetle tavsiye olunur. 🙆♀️
Kitabı bitirdikten sonra birkaç gün etkisinden çıkamadım. Kafamda hep hayali sahneler canlanıyordu.
Orijinal ismi Howl's Moving Castle olan ve 1986'da yazılan bu kitap, yıllar sonra nasıl da etkileyebiliyordu insanları?
Bunu çok beğendim ve seriyi Harry Potter'ların yanına dizerek onurlandıracağım kendimce.
Sevgili @bemier, umarım sende vardır bu kitap ve "Sudefteri, Beril'i nasıl fakir etti?" serisinde bahsi geçmez bu hikâyenin. 🙊
Birkaç gün sonra filmini izledim. Daha önce, Hayao Miyazaki tarafından yönetilen birkaç yapımı zevkle seyretmiştim. Bunlardan biri de "En iyi Animasyon Filmi Oscar Ödülü" kazanan Ruhların Kaçışı'ydı. O kadar emindim ki Yürüyen Şato'nun da en az onun kadar güzel ve etkileyici olacağına ama yanıldım. Umduğum gibi çıkmadı.
Bunun sebebi ise kitaptan ayrı bir şey anlatmasıydı. Bu yüzden film birçok mantık hatasıyla doluydu. Ona sadık kalmadığı için sinir oldum. Aslında 'her filmin önce kitabını okumalıyız' fikrinde değilim. Önce izleyip sonra kitabına ulaştığım çok yapım oldu ama bu farklıydı.
Kitabı okumasam hiçbir şey anlamazdım sanırım. Öncelikle hikâyenin ortasından başlıyor. Sanırım yönetmen "kitabının okunmuş olacağını tahmin ettiği için" bu şekilde bir yol izlemiş.
Kitapta hiç var olmayan savaş sahneleri eklemiş. Büyük bir savaş ve yıkımın yaşandığı topraklardan geldiği için filmlerinde buna hep dikkat çekiyor biliyorum. Savaşın kazananı olmadığını belirtmek için de filmde taraflar hakkında hiçbir şey anlatılmamış zaten. Ama burada olmasaydı keşke..
-Bak savaş uçakları gidiyor
-Katiller insanları öldürüyor.
-Düşmanları mı masumları mı?
-Ne fark eder ki?
Mantık hatası şuydu, düşmanlar karıştırılmıştı. Kitapta kral; kardeşi ve saray büyücüsünü, Çöl Cadısı ile mücadele etmesi için göndermişti. Fakat burada düşman saray büyücüsü gibi gösterilmiş. Sophie'ye yaptıklarına rağmen yaşlı Çöl Cadısı'na acıyıp onu yanına alıp bakması beni çıldırtan son noktaydı. Ayrıca kitabın felsefesi tam olarak işlenmemişti. Howl'un yaptıklarının asıl nedeni vurgulanmamış ve Sophie'nin karakter değişimi yeterince işlenmemiş. Her şey havada kalmış gibiydi.
Sadece tek bir yeri beğendiğimi söyleyebilirim. Sophie'nin, Howl ve Calcifer arasında yapılan anlaşmayı astral seyahatte gördüğü sahne mükemmeldi.
Serinin diğer kitapları, Uçan Şato ve Sihirli Ev. Onlar başka bir yazının konusu olacak. Buraya kadar okuyup eşlik ettiğiniz için teşekkür ederim. 💐
Peki siz Yürüyen Şato'yu okudunuz veya izlediniz mi? Anime sever misiniz ve Hayao Miyazaki'nin hangi filmini beğeniyorsunuz?
thank you very much @qurator team and @ewkaw for your support 💐🎉☃️🐈
Son dönemlerde kitap kapakları çok fazla dikkatimi çekmeye başladı. Özellikle böyle renkli tasarımlar çok dikkat çekici değil mi? Kitabı okumadan insanın içini açıyorlar 🌸.
evet benim de dikkatimi çekiyor ve bu durumdan memnunum çünkü onlara önem veriyorum, eğer bir kapağı beğenmezsem almak istemiyorum bile 🙂
sayfama uğradığın için teşekkür ederim, seni görmek güzel 🌸
Yazma serüvenine devam ettiğini görmek çok güzel. Kitabın muhteşem dünyası ve karakterler hakkında hissettiklerini çok güzel anlatmışsın. Özellikle de kitap bittikten sonra kafanda canlanan sahneler ve etkilenmen çok içten. Maalesef bazen kitap ile film arasındaki farklar tam bir hayal kırıklığı olabiliyor.
bunda ortamın ve arkadaşlarımın da payı var ve senin de yazma serüvenine katılmış olmana ayrıca mutlu oldum 🤗
beğenmene sevindim canım, güzel sözlerin için ve vakit ayırdığın için de ayrıca teşekkür ederim 🌼
Yay! 🤗
Your content has been boosted with Ecency Points, by @sudefteri.
Use Ecency daily to boost your growth on platform!
Support Ecency
Vote for new Proposal
Delegate HP and earn more
thanks @ecency team 🌳
Ustaya sonsuz selam. Yürüyen şato efsane bir kitaptır. Filmini bile kaç kez izledim bilmiyorum. Son filmine gidemedim. Muhtemelen gerçekten son olacak. Seninle tekrar hatırlatmak güzeldi. Bu güzel post için çok teşekkür ederim.🤗
burada bu hikâyeyi bilen ve seven birine rastladığım için çok mutlu oldum 🙆♀️
son filmini ben de merak ediyorum, ayrıca sayfama uğradığın için teşekkür ederim 🌸🌾
Selam, gönderinin başlığı beni buraya attı. Yazının tamamını okumadım 🙏
Ama bunu yorumu yazmak istedim
Ne keşfetmek isterdiiim !
Yürüyen uçak ;)
selam, seni görmek ne güzel, yorumunu görünce sevindim ve uğramış olmana da 🙋♀️
🙆♀️