Usher Evi'nin Çöküşü ve Edgar Allan Poe Öykülerine Dair

avatar

Herkese selamm. 🙋‍♀️

Nasılsınız, iyi olduğunuzu ümit ediyorum. Ben de öyle olmaya çalışıyorum. Yine bir dizi ve kitaptan bahsetmek için geldim. Ne zamandır aklımdaki bir konuydu ama zihnimden geçenlerin tümünü aktarabilecek miyim diye kaygılanıyordum. Bu nedenle biraz ötelediğim doğrudur fakat artık kasım okumalarını post olarak paylaşacağım için vakti gelmişti.

20240116_210926.jpg

Netflix'te tanıtımlarını gördüğüm ilk andan itibaren izlemek için sabırsızlanıyordum. Mike Flanagan'ın daha önceki dört yapımını beğendiğim için bunun da güzel olacağına dair hiçbir şüphem yoktu. Tepedeki Ev (The Haunting of Hill House) serisini severek izlemiş ve özellikle Bly Malikânesi'ne (The Haunting of Bly Manor) bayılmıştım. Daha sonraki Gece Yarısı Ayini (Midnight Mass) ve Gece Yarısı Kulübü (The Midnight Club) de beni yanıltmamıştı. Hem senarist hem yönetmen hem de yapımcıydı kendisi ve neredeyse hep aynı oyuncularla çalışıyordu. Bunlardan biri de kendi eşiydi. Usher Evi'nin Çöküşü'nde de (The Fall of the House of Usher) bu gelenek değişmemişti.

Bu kadar girizgâhtan sonra kısaca konusuna değinmem gerekirse; Madeline ve Roderick Usher kardeşlerin başında olduğu Fortunato şirketi bir dizi skandalla çalkalanıyordur. Güçlü, zengin ve varlıklı bir aile oldukları için kimse onlara dokunamamıştır. Savcı Auguste Dupin bu olayın üzerine gider. Aile içindeki bir muhbirin her şeyi itiraf ettiğini ve gelecek duruşmada mahkum edileceklerini söyler. Bu gelişme üzerine aile toplantısı yapılır ve altı çocukla, bir torun ve iş ortaklarına belge imzalatır aile avukatı olan Arthur Gordon Pym.

Sonraki sahnede bu masada oturan ikiz kardeşler dışındaki tüm Usher'ların öldüğünü öğreniriz. Spoiler sayılmaz çünkü dizi bunun üzerine kurulmuş. Altı çocuğun ölümünü teker teker gösterirler bize. Belki bazıları için bu durum sıkıcı gelebilir çünkü sonunu bildiği bir olayı herkes merak etmeyebilir. Benim için geçerli değil tabii bu. 🙆‍♀️

Vakit geldi..

Her bölüm bir trajedik ölüme ayrılmıştır. Hiçbirinin ölümüne üzülmeyiz çünkü hepsi çok kötü insanlardır, biri hariç. Zaten o da acı çekmez son nefesinde. Sıklıkla geçmişe yolculuk yapılır ve tüm sırlar aşikar olur. Hikâyenin en önemli kilit noktası ise sekizinci ve son bölüme bırakılmıştır.

-Bu konuya tekrar döneceğim.-

Dizinin Edgar Allan Poe'nun hikâyelerinden uyarlandığını öğrenince içimde bir anda onları okuma aşkı gelişti. Elimde İletişim'den çıkan iki ciltlik Toplu Öyküleri ve bir de çocuklara uyarlanmış basımı vardı. Benim gözüm 700'er sayfa okumayı yemediği için Büyülü Fener'den çıkan ve seçme öykülerden oluşan bu 120 sayfalık Gizem ve Hayal Hikâyeleri'ne başladım. 🙊

20240116_211209.jpg

Çevirmeninin Sibel Alaş olduğunu okuyunca, 'bizim bildiğimiz, şarkıcı olan mı' diye ikilemde kalmadım değil. Hemen internetten araştırdım ve Adam, Alışamadım, Fem, Bende Hüküm Sür gibi unutulmaz şarkılara imza atanın ta kendisi olduğunu öğrendim. 🙆‍♀️
Hatta herkesin bildiği Game of Thrones serisini de çeviren oymuş. Ayrıca 12 yaşından beri kitap biriktiriyormuş ve tek servetim dediği geniş bir kütüphâneye de sahipmiş. O an kendime çok yakın hissettim onu.
Rahatsızlığı dolayısıyla müzik piyasasından çekilince eğitimini aldığı bu sektöre yönelmek ona iyi gelmiş belli ki. Okuduğum kitapta da satırlar su gibi akıyordu. 📚🌸

Kızıl Ölümün Maskesi, Şişede Bulunan Not, Kuyu ve Sarkaç, Metzengerstein, Gammaz Yürek, Altın Böcek ve Usher Hânesi'nin Çöküşü vardı burada.
Her ne kadar çocuklara göre uyarlanmış olsa da içinde dehşetli öyküler barındırdığı için dikkatli olmakta fayda var.
Altın Böcek en sevdiklerimden biri oldu. Jules Verne tadını aldım okurken. Bir adada gizlenmiş defineyi bulmak isteyen arkadaşların başından geçen macerayı okumak hoştu. İçinde define, gizem ve şifreli mesajların olduğu bir içeriğin kötü çıkma ihtimali yok denecek kadar azdır zaten. 🤗

Kuyu ve Sarkaç psikolojik gerilimin doruk noktalarından biriydi. Her an bir felaketin yaşanma olasılığının olduğu karanlık atmosferi çok etkileyiciydi. Zaten Poe'nun şiirleri ve öyküleri insanı çabucak etkisi altına alıyor ve tekinsiz ortamları başarıyla canlandırıyorsunuz gözünüzde. Karanlık ve korkutucu ögeler akıl karışıklığı yaparken bazı olaylar da insanda hüzün etkisi bırakıyor.

Usher Hânesi'nin Çöküşü'nü okurken gözlerimin önüne dizideki karakterler geliyordu. Meğerse ne kadar sade bir hikâyeymiş. Baz ve dekor olarak bunu kullanıp üzerine bütün o Poe öykülerini diziye boca etmek takdire şayandı gerçekten. Hiçbiri sırıtmıyordu.
Benim şanssızlığım belki de şans da diyebiliriz buna, önce diziyi izleyip sonra eseri okumak oldu. Tam tersi olsaydı muhakkak daha başka düşünürdüm ama bu şekilde gizemleri daha iyi anlıyordum. Okuduğum her satır dizideki bir sahneyi derinlemesine açıklıyordu sanki. Yönetmenin neyi nereye monte ettiğini görmek de şahaneydi.

Flanagan, dizideki tüm isimleri Poe'dan ödünç almış. Herhangi bir karaktere benzer özellikteki birinin adını seçip vermesi çok hoşuma gitti. Mesela Morgue Sokağı Cinayetleri'ndeki dedektifin ismi, dizide savcı olarak karşımıza çıkıyordu. Tıpkı sayfalar arasından fırlamış gibiydi zaten o da. Poe'nun dedektifi olan Auguste Dupin, kendinden sonra gelen Sherlock Holmes, Hercule Poirot ve daha nicesine ilham olmuş. Onunla tanıştığıma da çok memnun oldum ayrıca. 🙆‍♀️

20240116_211352.jpg

Gelelim İletişim'den çıkan eserin birinci cildine. Bu kitabı almadan önce başka yayınevinden çıkan ve neredeyse herkesin evinde olan ile bunun arasında kalmıştım. İkisinin arasındaki farklara göre karar verdim. Diğeri tek ciltti ve en önemli tercih etmeme sebebimse dipnotların kitabın sonuna eklenmiş olmasıydı. Bu okumayı zorlaştıran en büyük sorun bence. O yüzden onu eledim.

Çevirmen Hasan Fehmi Nemli, çok sayıda dipnot eklediklerini baştan kabul ediyordu burada. "Meraklısına" hitap ettiğini söyleyerek okumadan da geçilebileceğini belirtiyordu aslında.
Ben de severim, hoşuma da gider yeni bilgiler öğrenmek fakat buradakiler yer yer fenalıklar geçirtti bana. Çok basit ve sıradan kelimeleri bile orijinal hâlleriyle bırakıp bizi aşağıdaki dipnotları okumaya mecbur bırakması hiç hoşuma gitmedi. Mesela sayfa 89'da ennuye kelimesi aşağıda canı sıkılmış, sıkıntılı olarak verilmiş.
"Ara sıra bir gitarın tellerini tıngırdatıyor ve fena halde ennuye bir tavırla zaman zaman çocuğunun bulunması için talimatlar veriyordu."
Böyle bir sözcüğün aslını muhafaza etmeye gerek olduğunu düşünmüyorum. Bu örnekteki gibi yüzlercesi var. Onlar üst üste ekleniyor ve sayfanın neredeyse yarısını dipnota boğuyor. 😐

20240116_211934.jpg

Onun dışında hoşuma giden şeyler de yok değildi. Öncelikle en başa çeşitli ressamların, hikâyelerin bazı sahnelerini çizdiği resimlerin eklenmesi güzeldi. Görmenizi isterim ve aralara eklerim. Bir de kronoloji bölümü vardı. Yazarın dramatik hayatı ile dönemin gelişen olaylarını bir çizelgede karşılıklı okumak iyiydi. Önsöz ve sonsözler de ayrıntılıydı. En son okudum onları, herhangi bir spoiler görmemek için.

Kitap üç bölüme ayrılmış. Birinci kısımda Dehşet Öyküleri yer alıyordu. 283 sayfayı okumak yarı yarıya heyecanlıydı. Bazıları o kadar durgundu ki hiç dehşetli gelmiyordu insana. Hatta dramatik bile denilebilirdi.
Metzengerstein, Şişede Bulunan Mektup, Randevu, Berenike, Morella, Ligeia, Usher Malikânesi'nin Çöküşü, William Wilson, Maelström'e Düşüş, Kuyu ve Sarkaç, Kızıl Ölümün Maskesi, Boşboğaz (Gammaz) Yürek, Kara Kedi, Diri Diri Gömülme, Oval Portre, Terslik Şeytanı, Amontillado Fıçısı, Aksak Kurbağa ya da Zincire Vurulmuş Sekiz Orangutan isimleriydi.

Kitabın sonunda tüm hikâyelerin kısa bir özeti yer alıyordu. Unutanlar için bir hatırlatma özelliği taşıdığı için bu 26 sayfalık bölüm güzel düşünülmüş. Ayrıca minik bilgiler de veriliyordu.

Şişede Bulunan Mektup, Jules Verne esintileri estirdiği için hoşuma gitti dememe gerek yoktur herhalde. Deniz öyküleri genelde güzel olur zaten. 1833'de yayımlandığında öykü yarışmasında birinci gelerek Poe'yu sahne ışıkları önüne itmiş. Ayrıca ona elli dolarlık ödülü de kazandırmış.
Ligeia, Pou'nun en beğendiği öyküsüymüş. Ayrıca onun ilk başyapıtı olduğu da söyleniyor. Ruh göçünün yansıtıldığı hikâyenin sonları heyecanlıydı. 👻

Dile getirmeye kelimelerin yetmeyeceği tarifsiz bir dehşetle kalbimin durayazdığını, oturduğum yerde donup kaldığımı hissettim. (sf 133)

Maelström'e Düşüş'te girdap sahnesi öyle güzel betimlenmişti ki kendinizi, satırların arasından kayıp düşecek gibi hissediyordunuz. Dipnottaki bilgiye göre, Maelström kelimesi Norveç dilinde "değirmen ve öğütmek" kelimelerinden geliyor. İskandinav masallarında burgaca "deniz değirmeni" denir. Okyanus tabanında kocaman bir delik vardır ve belli zamanlarda oluşan burgaç, etrafındaki gemileri yakalayarak içine çekmektedir. Bu hal, kısa sürede değil uzun uzun yavaş yavaş gerçekleşir. 🌊🌪

Çevreme bir göz attığımda duyduğum korku, dehşet ve hayranlığı asla unutamam. Şaşırtıcı bir hızla dönmese ve dolunayın bulutlar arasındaki daha önce anlattığım yuvarlak gedikten saçtığı pırıl pırıl, altın sarısı ışınlar kara duvarlarını ışığa boğup uçurumu en kuytu derinliklerine kadar aydınlatmasak, son derece düzgün yüzeyi abanozdan sanılabilecek çok geniş ve müthiş derin bir huninin orta yerinde bir büyüyle asılı kalmış gibiydi tekne. (sf 194)

Kahramanımız da tıpkı böyle bir gemide seyahat ederken burgacın kollarına yakalanır. Bize öyle tasvir eder ki bizzat yanında şahit oluyormuşuz gibidir. Bu sahnenin bir benzeri Jules Verne'nin Denizler Altında Yirmi Bin Fersah'ında da yaşanır. Hatta Poe'yu ustası kabul eden Verne bunu ve devamında Arthur Gordon Pym'in öyküsünü okumuş, onların devamı kabul edilen eseri Buzlar Sfenksi'nde de bu anaforu kullanmış. Onu da listeme alıp en kısa zamanda okumalıyım. 🙆‍♀️

20240116_211616.jpg

Kuyu ve Sarkaç, Poe'nun en çok okunan ve bilinen öyküsüdür. Tekinsiz atmosferi iliklerinize kadar işler ve karanlıkta hiçbir şey görmezken bile tüyleriniz ürperir.

Gözlerimi açmak için sabırsızlanıyor ama buna cesaret edemiyordum. Bakışlarımın karşılaşacağı şeyden korkuyordum. Asıl korktuğum, dehşet verici şeyler görmek değil, görülecek hiçbir şeyin olmamasıydı. (sf 202)

Kızıl Ölümün Maskesi de tıpkı Kuyu ve Sarkaç gibi ürkütücüydü. Dizinin birer bölümüne ev sahipliği yapıyorlardı zaten. Buradaki sahnelere Usher'ların maruz kalmış olması talihsizlikti ama izlemesi keyifliydi yine de. Aynı şekilde Gammaz Yürek'te de vicdanının sesini bastıramayan bir katilin çaresizliğini görürüz. Kara Kedi ve Diri Diri Gömülme öyküleri de zaten isminden anlaşılacağı üzere korkutucudur. Usher'lardan bazılarının bu usulle hayatlarının son bulması da yine üzücü aslında. 🙊

Cesedi mahzenin duvarına gömecektim. Söylendiğine göre ortaçağlarda keşişler kurbanlarını duvarlara böyle gömermiş. (sf 236)

Diri diri gömülme olayı kitapta ve dizide çokça geçiyor. Bunun en büyük nedenlerinden biri, geçmiş zamanlarda tıbbi aletlerin bu kadar gelişmemesi neticesinde kalbi kısa süreliğine duran kişilerin öldü sanılarak defnedilmesiymiş. Hatta bu mesele yeni ürünlerin yapılmasını sağlamış, mesela 'Hayat Kurtaran Tabut'ların. Tabut, kurbanın hava almasını sağlayacak ve dışarıya işaret vermesine olanak verecek tarzda tasarlanırmış. (Kaynak, sf 661)

Canlı canlı gömülmek, hiç kuşku yok ki ölümlü bir yaratığın başına gelebilecek felaketlerin en korkuncudur. (sf 240)

-3 gün sonrası-

Yukarıdaki satırları yazdıktan sonra kendimi iyi hissetmediğim için ara verdim bir müddet. Şimdi daha iyiyim ve bu güzel macerayı nihayete erdirmek için geldim karşınıza. Tekrar okuyunca o anlara geri gittim ve yeniden yaşadım diyebilirim. Poe bunca şeyi nasıl hayal edebilmişti acaba? Bu arada kendisi karanlıktan çok korkarmış. Şimdi yazacağım anıya bakar mısınız?

Poe ile aynı okula gitmiş bir arkadaşının dediğine göre, Poe bir gün kendisine, çocukken düşünebildiği en korkunç şeyin, zifiri karanlık bir odada yalnız uyurken buz gibi bir elin yüzünde gezinmesiyle uyanmak ve burnunun dibine sokulmuş şeytani bir suratın kendisine baktığını görmek olduğunu söylemiştir. Bu düşünce onda öyle takıntı olmuştu ki çoğu kez başını yorganın içine gömer, neredeyse boğulacak gibi olurdu. (sf 661)

Şimdi aklıma geldi de bu sahnenin bir benzerini Tepedeki Ev dizisinde gördüm ben. Flanagan bu düşü bile kullanmış demek ki. 🤷‍♀️

Ayrıca Solgun Mavi Gözler (The Pale Blue Eye) filmini izledikten sonra, Poe; onu canlandıran Harry Meeling olarak kazınmıştı zihnime. Ne zaman Poe'dan bahsedilse büründüğü o karakterin fiziksel özellikleri canlanıyor gözlerimin önünde. Harry Potter'daki gıcık kuzen büyümüş de karizmatik Poe'ya dönüşmüş adeta. 🫢

Çok konuşasım varmış bayağı birikmiş bir şeyler ama bu kadar dedikodu yeter. Konuya döneyim ben. :)
Terslik Şeytanı isimli öyküde, yıllar önce iyice planlayarak zekice katlettiği birinin vicdan azabını içinde taşımaktan yorulan ve bunu avaz avaz haykıran birinin hikâyesini okumak dehşetliydi. Çünkü geçmişte kim bilir kimlerin bu şekilde ardında hiçbir iz bırakmadan öldürüldüğünün düşüncesi ağır geliyor insana.

Amontillado Fıçısı ise Usher'ların anlatıldığı dizinin temelini oluşturuyordu. Bu yüzden çok önemli. Burada yaşanan cinayete dair detayları dizinin son bölümünde öğrendiğimiz için hikâyeyi anlatmak istemiyorum. Umarım kendi gözlerinizle izlersiniz bir gün. Hatta Balzac da bir eserinde bu örneği kullanmış.

20240116_211706.jpg

İkinci bölümde Gizem ve Dedektif Öyküleri'ne yer verilmiş: Maelzel'in Satranç Oyuncusu, Kalabalıkların Adamı, Morgue Sokağı Cinayeti, Marie Roget'nin Esrarı, Altın Böcek, Dikdörtgen Sandık, O Adam Sensin ve Çalınan Mektup isimleriydi. Ünlü Morgue Sokağı Cinayeti'nin adını duymayan yoktur diye düşünüyorum. Ben de bu vesileyle tanışmış oldum. Dedektif Dupin de hayli zekiydi, benim Poirot gibiydi. Birbirlerini tanısalar çok severlerdi bence. 🙆‍♀️
Hikâyedeki cinayetin detayları ürkütücüydü ve Usher ailesinin bir ferdinin de bu şekilde ölmesi nedeniyle anlatamıyorum. Ama güzel uyarlanmıştı.
Marie Roget'nin Esrarı ve Çalınan Mektup ile birlikte Poe'nun Mösyö Dupin'inin parladığı ve şöhretini arttıran öykülerdir. Hatta aralarında bir husumetin olduğu Charles Dickens'ın da hayranlığını kazanmasını sağlamıştır. ( Kaynak sf 669)
Olayları oturduğu yerden analiz edip bir şekilde sonuca ulaşmasını beğendim. Çalınan Mektup'ta cinayet olmamasına rağmen en keyifli gizem öykülerinden biri oldu benim için. 🎈

"Belki de meselenin çok basit olmasıdır sizi yanıltan." dedi dostum.
"Neler saçmalıyorsunuz siz!" diye yanıtladı Emniyet Müdürü içten bir kahkaha atarak.
"Belki gizem fazlasıyla basittir." dedi Dupin.
"Aman tanrım. Hiç böyle bir şey duyulmuş mudur?"
"Belki çok fazla ortadadır."
Çok keyiflenen konuğumuz "Ha-ha-ha ho-ho-ho!" diye kükrer gibi gülüyordu, "Beni gülmekten öldüreceksiniz Dupin!" (sf 471)

İçinde birçok yöntem ve değerli bilgi içeriyordu aynı zamanda. Aynalama ve Procrustes Yatağı bunlardan birkaçıydı.

Altın Böcek de yukarıda bahsettiğim gibi en beğendiklerimden biriydi yine. Okumanızı isterdim.
Dikdörtgen Sandık üzücü ama güzel bir hikâyeydi.
O Adam Sensin farklı türde kaleme alındığı için ilgi çekiciydi. Anlatıcı ile dedektifi birleştirdiği için kendi türünde önemli kabul edilmiş.

Öykünün adı Eski Ahit'ten alınmadır. Davud Tanrı'nın hoşuna gitmeyecek şeyler yapmaya başladığında Nathan onu, son sözleri öykünün adı olan bir meselle uyarır: O Adam Sensin.(sf 671)

Kurgusu ve çözümü çok mantıklıydı. Katilin cinayeti itiraf etmesi için cesetten yardım alınması harikaydı. Katilin o andaki düştüğü dehşeti tahmin edebilirsiniz belki. Yine okumanızı tavsiye ederim. 👌

Üçüncü bölüm, Politik ve Edebi Taşlamalar adı altındaydı. İçinde on dört yazı bulunuyordu.
Bon-Bon tam benlikti, bu kadar basit dipnotlara boğulmasaydım severdim.
Dergi Yazısı - Peter Snook bir dolandırıcıyı anlatıyordu ve iyiydi.
Bir Bedende Dört Hayvan | İnsan-Devaslanpars yazısında, Antakya ve Defne ilçesinin bahsi geçtiği için ilgimi çekti. Hele ki şu satırlar:

19.yüzyılda Antakya (Antiokheia) içler acısı, harap bir durumdadır, daha doğrusu olacaktır. Bu zamana kadar üç farklı dönemde art arda üç depremle yerle bir olacaktır. Doğrusunu söylemek gerekirse, geriye eskisinden pek bir şey kalmayacak, kalanlar da öyle harap ve perişan durumda olacak ki Patrik Şam'a taşınacak. (sf 549)

Geçen sene yaşadığımız büyük deprem felaketinden sonra, şehrin daha önce defalarca yıkılıp yeniden inşa edildiğini duymuştum ama böyle bir kitapta da karşıma çıkacağını hiç tahmin etmezdim.

Eşraftan Thingum Bob'un Edebiyat Hayatı yazısı yayın dünyasının kirli çamaşırlarını ortaya çıkarır nitelikteydi. Kısaca söylemek gerekirse şair ve editör olmak isteyen biri, sahaflardan topladığı eski kitaplardaki şiirleri kendine aitmiş gibi tüm dergilere gönderir. Her biri ünlü ve hepimizin tanıdığı şairlerden kopyalayıp yapıştırdığı şiirler beğenilmez ve ayrıca okur köşesinde bunu gönderene ve şiirlere hakaretvari cümleler söylenir. Bu "zırva" ve "süprüntüler" için bir de ödeme yapmalarını isteme yüzsüzlüğünde bulunduğuna da değinirler.
Ünlü kişilerden aldığı pasajların beğenilmemesi bu kişide iki şeye yol açar. Birincisi, dürüstlüğün tutulacak en önemli yol olduğuna inanır; diğeri de onlardan iyi yazamasa da daha kötüsünü de yazamayacak olduğuna ikna etmiştir. Bir nevi özgüven sağlamıştı. (Kaynak sf 628)
Snob (züppe) takma adıyla dergilere kendi şiirlerini yollar. Acaba ne tepki almıştır bu kez?

İsimlerini anmadığım geri kalan yazıları; garip, tuhaf ve sıkıcı buldum. Bazı yerleri zor tamamladım. Dönemin siyasi ve politik olaylarına da değindiği için ilgimi çekmedi. Fakat dipnotlardan çok şey öğrendiğimi söyleyebilirim.

20240116_211821.jpg

Gelelim Usher Malikânesi'nin Çöküşü'ne. İlk olarak sade bir olaydı. İkiz kardeşlerin ve evin yıkılışı birbirine bağlanmıştı. Yaptıklarını savcıya itiraf edip vicdanının yükünü hafifleterek öte aleme gitmek isteyen Roderick Usher'ın itirafları üzerine kuruluydu. Dizide de bu şekilde kurgulanmıştı. Farklı olarak yukarıda anmaya çalıştığım Poe öykülerindeki parçaların, tüm bölümlere yedirilmesi gayet başarılıydı.

Arkadaşımın anormal bir dehşetin pençesine düşmüş olduğunu görüyordum. "Öleceğim" dedi, "Bu içler acısı delilik sebebim olacak. Evet, evet beni bu korku öldürecek, başka bir şey değil. Gelecekteki olaylardan korkuyorum, hayır olayların kendilerinden değil, sonuçlarından korkuyorum. Allak bullak olmuş ruhum üzerinde etkide bulunabilecek en önemsiz bir olayın düşüncesi bile beni tir tir titretiyor.
Beni asıl korkutan tehlikenin kendisinden çok, doğuracağı sonuç; yani dehşet. İçine yuvarlandığım bu acınası, bu perişan durumda, adına korku denen o acımasız hayaletle giriştiğim mücadelede hayata ve akla veda edeceğim günün er geç geleceğini biliyorum." (sf 143)

Henüz okumadığım ikinci ciltte de mutlaka dizi ile bağlantılar vardır. Onlardan da bahsederim ileriki zamanlarda. Tabii önce okumam lazım.
Şu an üzerimden kocaman bir yükün kalktığını hissediyorum. Tıpkı Roderick Usher gibi. Umarım aklımdaki her şeyi burada anlatabilmişimdir. Epey uzun olduğunun farkındayım ama bölerek paylaşmayı tercih etmedim. Ardımda dizi ve kitapla ilgili güzel bir yazı bırakmak istedim sadece. Geçmişe dönüp tekrar tekrar okuyacağımdan emin olabilirsiniz. Yazarken keyif aldım, aynı sahneleri tekrar tekrar yaşadım. Okurken elime batıp kanımı akıtan kalemin acısını da duydum. 🫢
Her şeye rağmen güzeldi. Okumanızı ve seyretmenizi tavsiye ederim. Bu tarz gerilimli-kanlı şeyleri seviyorsanız tabii ki. 🙆‍♀️

20240116_211352.jpg

Kitabın, Meşe Ormanındaki Manastır (1809-1810) isimli kapak fotoğrafının sahibi Caspar David Friedrich imiş. Tekinsiz bir atmosferi var. Tıpkı Edgar Allan Poe gibi..
Onu anarak veda etmek istiyorum. Buraya kadar hâlâ okuyan arkadaşım varsa eğer, gerçekten buna inanmak istiyorum ve çok teşekkür ederim. 💐



0
0
0.000
20 comments
avatar

Neden bilmiyorum temalar hep çok karanlık geldi bana. Bana Amerikan cinayet vakalarını anımsattı.

0
0
0.000
avatar

temalar hep çok karanlık geldi bana. Bana Amerikan cinayet vakalarını anımsattı.

Poe'nun hayal dünyası ve öykülerinde kullandığı atmosfer genelde bu şekilde karanlık, tekinsiz ve ürpertici oluyor diziye de bu sirayet etmiş durumda 🙆‍♀️
uğradığın için teşekkür ederim ayrıca 🌸

0
0
0.000
avatar

Dizi ve kitap önerileri için seni dinliyorum. Öncelikle dizileri sıraya koyayım. Tepedeki ev, aileyi evden uzaklaştıran hangi sahnelere tanıklık edeceğiz. Listeme alıyorum. Usher Evi’nin çöküşü, dizisinde güçlü ve zengin ailelerin birbirini korumaya çalıştığı sırada bir kişinin itirafı, bütün dengeleri değiştiriyor olması beni biraz meraklandırdı. Ekleyelim o zaman…

Biraz kitaplara göz atalım. Hasan Fehmi Nemli tarafından çevrilen kitapta resimler mi var? Direk ona baktım Öyküler içeren bir kitap olduğu anlaşılıyor. Kitaplardaki yazar hikayelerini hep dikkatimi çekmiştir. Dehşet öyküleri de varsa, kitap beni çeker.

Nedense, romanlarda ya da öykülerde kitabın içeriğinde yazarı sürükleyen ve dehşete düşüren , biraz da korkutan kitapları seviyorum. Böyle kitapların saylarında koşturmak hoşuma gidiyor.
Tavsiye ve önerilerin için çok teşekkürler.

0
0
0.000
avatar

dizi önerilerimi listene alman çok güzel, umarım tarzına uygundur da beğenerek izlersin 🤗

Hasan Fehmi Nemli tarafından çevrilen kitapta resimler mi var? Direk ona baktım Öyküler içeren bir kitap olduğu anlaşılıyor. Kitaplardaki yazar hikayelerini hep dikkatimi çekmiştir. Dehşet öyküleri de varsa, kitap beni çeker.

evet ilk sayfalarında bu şekilde resimler var, içindeki hikâyelerin bazı sahnelerini resmeden ünlü ressamlara ait, hoşuma gidince paylaşmak istedim 🙆‍♀️

eğer dediğin gibi dehşetli ve korkutucu öyküler seviyorsan bir göz atmanda fayda var 🙂
zaman ayırıp okuduğun için ve bu güzel yorumun için çok teşekkür ederim 🌻

0
0
0.000
avatar

Usher Evi' nin çöküşü bence tam Yusufluk bir film. Bol entrikalı görünüyor. @princeofbeyhive
Ayrıca böyle korku temalı kitapları çok severim. Biliyorsun korku ve gerilim tam benlik bir şey 😀

0
0
0.000
avatar

Eğer bir yerden Ender ÇELEBİ çıkıp babay Yıldızcım demiyorsa assssssssla izlemem

0
0
0.000
avatar

bu yasak elma repliği değil miydi 🙆‍♀️
haha onu diyecek kapasitede bir kişi vardı ama erken öldü:)

0
0
0.000
avatar

Bol entrikalı görünüyor.

entrikası var ama keşke bol bol olsaydı:)

Ayrıca böyle korku temalı kitapları çok severim. Biliyorsun korku ve gerilim tam benlik bir şey

evet aslında sen seversin gibi bu diziyi ama daha çok film seviyordun galiba 🙆‍♀️
ayrıca uğradığın için teşekkür ederim 🤗

0
0
0.000
avatar

evet aslında sen seversin gibi bu diziyi ama daha çok film seviyordun galiba 🙆‍♀️

Evet daha çok film seviyorum. Diziler pek dikkatimi çekmiyor nedense 😀

0
0
0.000
avatar

Poe ile ortaokulda tanışmıştım. Morgue Sokağı Cinayetleri kitabını ödev olarak orijinalinden okumuş, hatta konuşma pratiğimiz gelişsin diye birkaç öyküyü drama haline getirerek sınıfta sahnelemiştik. Kitabın dili bana ağır epeyce gelmişti, yine de içindeki olayların büyüsüne kapılmaktan geri durmamıştım.

Yıllar sonra Poe'nun bütün öykülerini, bu kez Türkçe çevirileri üzerinden okudum. Usher Evi'nin Çöküşü özellikle ilgimi çekmişti. Müthiş bir hikayeydi. Netflix'de başlığını görünce derhal izledim. Başlangıçta gayet iyi gidiyordu, ancak nihayetinde Poe'nun aynı isimli öyküsünün yanında sönük kaldığını düşündüm. Yine de iyi bir seyirdi.

0
0
0.000
avatar

Poe ile ortaokulda tanışmıştım. Morgue Sokağı Cinayetleri kitabını ödev olarak orijinalinden okumuş, hatta konuşma pratiğimiz gelişsin diye birkaç öyküyü drama haline getirerek sınıfta sahnelemiştik. Kitabın dili bana ağır epeyce gelmişti, yine de içindeki olayların büyüsüne kapılmaktan geri durmamıştım.

çok şanslısınız, hem o yaşlarda tanıştığınız için hem de bu kadar detaylı okumanın keyfine vardığınız için 🤗

Başlangıçta gayet iyi gidiyordu, ancak nihayetinde Poe'nun aynı isimli öyküsünün yanında sönük kaldığını düşündüm. Yine de iyi bir seyirdi.

ben diziyi izlerken öyküsünü bilmediğim için güzel gelmişti ama okuduktan sonra hikâyenin daha ürpertici olduğunu fark ettim belki kendim hayal ettiğim için de böyle gelmiş olabilir.
dizinin içinde birçok öykünün karışık hâlde karşıma çıkmasını ise çok beğendim. 🙆‍♀️

bu güzel yorumunuz için ve vakit ayırıp okuduğunuz için çok teşekkür ederim 🌸

0
0
0.000
avatar

Dizi ve kitap tanıtımı. İkisi bir arada. Yine farklı sıradışı kitaplar..Ama özellikle dizi tavsiyesinin ekran görüntüsü aldım. Ara tatilden sonra bir diziye başlamayı istiyorum. Benim için çok güzel bir kalvuz oldu. ellerine sağlık

0
0
0.000
avatar

özellikle dizi tavsiyesinin ekran görüntüsü aldım. Ara tatilden sonra bir diziye başlamayı istiyorum. Benim için çok güzel bir kılavuz oldu.

beğenmene sevindim, umarım zevkine uygundur da hoşuna gider hepsi 🙆‍♀️
teşekkür ederim ayrıca sayfama uğradığın için 🌸🌿

0
0
0.000