İlkokul Öğretmenlerim ve Ben | Trliste 30 Günlük Serüven - Gün #1
Herkese selamm. 🙋♀️
Bugün serüvenimizin ilk günü. İçimde heyecan var yine, umarım yolda tökezlemeden bu yolculuğu tamamlayabilirim. Hem üç günde bir yazmak daha esnek olduğundan fazla zorlamayacaktır biz katılımcıları. Bu etkinliği düzenleyen, emek veren, katılan herkese ve konuları hazırlayan @mehmetfix'e teşekkür ederim. 🌸
İlkokul öğretmeninizden bahsedin bize. Nasıl biriydi? Çok disiplinli miydi, kuralları çok katı mıydı, çok ödev verir miydi?
Bu soru bana göz kırptı ve önce beni seç dedi. O andan itibaren de kafamda cümleler uçuşmaya ve anılar yeniden canlanmaya başladı. Emin olun hepsini yazmaya kalksam hem bu post bitmez hem de kendimi ifşa etmiş olurdum. Şimdi içlerinden hangilerini anlatmalıyım düşünmem lazım.
İlkokulda 3 buçuk öğretmenim oldu benim, üçü kadındı. İkisi aynı okulda biri de bambaşka şehirdeydi. Bence bir insanın hayatında önemli insanlardan biri de hiç şüphesiz ilkokul öğretmenidir. Hatta ebeveynden sonra gelen ilk kişidir. Eğer şanslıysanız iyi birine denk gelir ve okul hayatını seversiniz. Yoksa okul bir zindandır, daha küçücükken ve savunmasızken bu duyguyla tanışmak ileriki hayatınızı da etkileyecektir.
Birinci sınıftayken en sevmediğim şey ödevlerdi. Eve gelince halının üzerine uzanır deftere önce yatay ve dikey çubuklar atar sayfalarca yazardık. 🤦♀️
Bir sayfa ////// böyle, diğer sayfa \\\ şöyle ve ||||||.
Sonrasında Aa Aa Aa Bb Bb Bb Cc Cc Cc .
Sayfanın kenarındaki kırmızı çizgiyle ayrılan bölmeye annem çiçekler, böcekler ve meyveler çizerek süslemeler yapardı. Öğretmenimiz ödevleri kontrol edip de kırmızı kalemiyle imzalarken bunları çok beğenirdi. Hatta ilk defterimi annem saklamış, arada sırada elime alıyorum ve teker teker tüm sayfalara bakıyorum. 💁♀️
Okumayı söken çocukların göğsüne kırmızı kurdele takılırdı ve bu anneler için bir prestij meselesiydi. Gün ve toplantılarda bu konu gündem maddesi olurdu. "Bizim çocuk okumaya geçti, kurdelesini aldı, sizin çocuk ne âlemde?" tarzı sığ sohbetler yapılırdı. Benim mükemmeliyetçi annem de benimle evde ilgilenir ve bir an önce o rütbeye erişmemi isterdi. Ama sınıfta benden yaşça büyük sevdiğim bir arkadaşım kapmıştı onu. :)
Bu benimle ilgili ilk hayal kırıklığı olmasa da biraz üzülmüştü galiba. Birkaç gün sonra da kendi kızı kurdeleyi alabilmişti.
Şimdi düşünüyorum da ne kadar yanlış düşünceler bunlar. Her çocuk ayrıdır neden hep bir yarış halinde olmak zorundayız ki? Bunu kabul etmiyorum.
İkinci sınıfta öğretmenimiz herkesten kitap istemişti, bu sayede sınıf kitaplığımız oluşmuştu. İçinde çok güzel kitaplar vardı. Beni çekiyorlardı ve bu nedenle kitaplık kolu olmuştum. Türkçe dersimizden biri okuma saatiydi, ben ve diğer arkadaşım tüm kitapları kucağımıza sığacak kadar toplar ve sırada oturmuş olan arkadaşlarımıza dağıtırdık. Bu görevi çok severdim. Külkedi'leri, Pamuk Prenses'ler, Kırmızı Başlıklı Kız'lar ve Ömer Seyfettin kitaplarını dün gibi hatırlıyorum. Onun Bomba isimli bir kitabı vardı ve kapağında simsiyah patlamaya hazır bir bomba çiziliydi. İçinde ne yazılı hiç bilmiyorum ama o kadar korkutucu gelirdi ki bana. Onu hiçbir zaman okumadım ve hiçbir kız arkadaşıma da vermedim. Diyet ve Kaşağı isimli kitapları okumuş çok üzülmüştüm. Acaba çocuklara göre değil miydi diye düşünmüyor değilim.
İkinci sınıfta ilk defa dayak yediğim ânı da unutamıyorum. Öğretmen bize şiir ezberleme ödevi vermiş ama ben unutmuşum. Herkesi sırayla tahtaya kaldırıp okutuyordu. O anda çok panik olmuştum. İki kıtadan oluşan 'Tren' isimli şiiri hiç hatırlamıyorum ama cetvelle elime vurduğu o ânı hiç unutmuyorum. 🙊
Sonrasında öğretmenimiz değişti. İlki sadece bir ve ikileri okutuyormuş, üçüncü sınıfa Ankara'dan yeni atanan genç bir öğretmen gelince hepimiz çok sevinmiştik. Çok da güzeldi. Zaten sonra okul müdürümüzün oğluna gelin oldu, bu da küçük bir çocuğun ilk magazin bilgisiydi diyebiliriz. 🙆♀️
Üçüncü ve dördüncü sınıfta bana öğretmenlik yaptığı zamanları hep güzel hatırlıyorum. Oyunlar oynatırdı bize. Kulaktan kulağa, en sevdiklerimdendi. En ön sırada oturan öğrencinin kulağına fısıltı halinde bir kelime söylerdi, o yanındakine, o da arkasındakine derken en son öğrenci kelimeyi söylediğinde kahkahalarla gülerdik. Bambaşka bir şeye dönüşmüş olurdu çünkü. :)
Yine ilk öğrenciye bir kelime verirdi, mesela kalem. Yandaki onun son harfiyle başlayan bir kelime söylemek zorundaydı. M ile mesela mandal, sonra limon. Bu şekilde kaç tur oynardık bilmiyorum. Çok zevkliydi, hem de kelime haznesini geliştiriyordu çünkü sözlük karıştırıp yeni kelimeler ezberliyorduk. Sıra bize gelince takılıp kalmamak için. Bazı harflerle başlayan sözcükler sınırlıydı ve bu da oyunu eğlenceli hâle getiriyordu.
Bir de daha önce söylenmişleri kullanamadığımız için bizden öncekileri dikkatle dinlemiş oluyorduk. 🤗
Matematik oyunu oynamaya başlamıştık sonraki yıl. Öğretmenimiz öndeki öğrenciye bir rakam veriyordu, sonrakiler de söylediği rakamın üzerine iki-üç-dört vs ekleyip çıkan sonucu söylüyordu. Hızlı hızlı yapmaya alışmıştık işlemleri bu sayede.
5+3=8, 8+3=11, 11+3=14.. Bu şekilde ilerlerdik. Bazen de binden geriye ikişer veya üçer azaltırdık.
1000-2=998, 998-2=996, 996-2=994 şeklinde giderdi. Burada biraz zorlanırdım ben. O yüzden bana sıra gelmeden söyleyeceğim sayıyı hesaplardım. 🤭
Serbest derslerimizde hızlı okumaya teşvik ederdi bizi. Aramızda yarışma yapar ve kazananlara ödül verirdi. Bir dakika içinde seçilen metni düzgün ve hızlı şekilde okumaya çalışıyorduk. Sonra onları sayıp not ediyordu. Ben genelde ortalama bir sonuca ulaşırdım. Çok hızlı okuyan arkadaşım vardı, hep o birinci olurdu. Şimdi ne yapıyor acaba?
Babamın işi dolayısıyla şehir değiştirmek zorunda kalınca vedalaşmak çok zor gelmişti. Hem öğretmenimi hem de arkadaşlarımı çok seviyordum. Bana Ankara'daki adresini vermişti öğretmenim ama kaybettim. Sosyal medyadan da aramama rağmen izini bulamadım. Emek'ten her geçtiğimde acaba buralarda mı diye düşünüyorum hâlâ. 😿
Beşinci sınıfa çok geç başladım. Bilmediğim bir şehirdi ve çok korkutucu gelmişti. Çeteler ve bıçaklı gezenlerin olduğu bir yerdi, tekin değildi. Bundan başka hiçbir şey hatırlamıyorum, öğretmen kadın mıydı erkek miydi onu bile. İki hafta sonra başka bir yere taşındık ve okul değiştirmiş oldum yine. Bu kez de kasımın başında sınıfa dahil olduğum için adapte olamadım. Ailem keşke biraz beni düşünseydi, bir şeyleri erteleseydi, aynı şehirde bir yıl daha kalsalardı.. Küçücük bir çocuk için hiç kolay değil böyle değişiklikler çünkü. İçine kapanık biri oldum o günden sonra. Herkesin yakın arkadaş olduğu yere dönem sonunda gelip alışmak ve yakınlaşmak kolay değil.
Öğretmenimiz de maddiyatçı biriydi. Öğretmenler Günü için sınıf annesi aracılığıyla çeyizini ve altınlarından bir kısmını velilere aldırmıştı resmen. İyi ki bu cengaver çocuk çıktı da ucube "sınıf annesi" sıfatını kaldırdı. Bazen o çocuk gibi doğru bildiğim şeyleri keşke korkusuzca haykırabilseydim diyorum. İmrendim ona ve takdir ettim.
Benim de ne çok konuşasım, anlatasım varmış değil mi? Kafanızı şişirdim ilk günden. Kusuruma bakmayın ve buraya kadar okuduysanız çok teşekkür ederim.. 💐
Size birkaç günden beri; yemek yaparken, kitap okurken ve bu satırları yazarken de dahil olmak üzere her an dinlediğim şarkıyı paylaşmak istiyorum.
Keyifli dinlemeler. 🎶🎶
Sababa 5 & Canay Doğan - Bîgâne 🎧
Şu son 2 senelik hastalık sürecimi saymazsak sanırım tüm hayatımın en sevgisiz dönemiydi ilkokul dönemim. Çocuk yaşlarda şu an olduğu gibi geniş ve bağlı olduğumuz bir arkadaş çevremiz olamıyor ne yazık ki. Çünkü sizin yerinize her şeyi yöneten bir aileniz oluyor. Spesifik olaylar aklıma gelmiyor olsa da o dönemleri hatırlamak istemiyorum.
İlkokul öğretmenim iyi bir kadındı. Severdim en azından okula gitmekten korkmuyordum. Ama otoriter bir figürdü. Bana evdekileri anımsatıyordu. Sanırım bu yüzden biraz travmatik bir ikilemdeyim. Seviyor muydum sevmiyor muydum emin olamadım şu an 😂.
bu şekilde olması çok üzücü :/
umarım o günleri hatırlamayacak kadar güzel hayatlarımız olur 🙏🌸
Post manually reviewed. 😊
thanks @palomap3 🌾
Yay! 🤗
Your content has been boosted with Ecency Points, by @sudefteri.
Use Ecency daily to boost your growth on platform!
Support Ecency
Vote for new Proposal
Delegate HP and earn more
thanks @ecency team 🌳
Keşke ben de küçükken şanslı olsaydım. Ama baya şanssızmışım.
Evet bu benim şuan ki hayatımı aslında baya bir etkiledi diyebilirim. Kötü bir öğretmen ile işimiz gerçekten çok zor...
Bizim de dakikada kaç kelime okuyabildiğimizi hesaplamak için yarışmalar yapardı. Ben de genelde orta hızda okurdum.
o günleri geride bırakıp ileriye ve şimdiye bakmak lazım galiba
değiştiremeyeceğimiz şeyler için kendimizi üzmemeliyiz, umarım kötü anları hatırlamayacak kadar güzel zamanlar yaşarız 🙏🌼
Seninle o sıralarda gibiydim. O 🎀 heyecanını yaşadım, o cetvelin acısını hissettim🥹😡.
Farklı yıllar, farklı okullar ve isimler ama yaşananlar ne kadar ortak. Heyecanlar umitler ve korkular aynı.
Harika bir yazı olmuş emeğine sağlık canım 🎀🎀🎀🥰
bu yorumun beni çok mutlu etti canım 💕
aynı duyguları bir yazının içinde paylaşabilmek çok güzel ve özel, çok teşekkür ederim 🙏💐
Okuduğum bu yazı içimi ısıttı. 🌸 Okul ve çocukluk anılarının içinde kaybolmak insanı gerçekten farklı dünyalara götürüyor. Sanki o anları ben de seninle yaşamışım gibi hissettim. Bazı öğretmenlerin bize kattığı değer sadece dersleri öğretmekle sınırlı değil. Onlar hayata dair ilk önemli dersleri de veriyorlar aslında. Eline sağlık yazılarını keyifle okumaya devam. Anılarla dolu bu güzel yazı için teşekkürler 🤗
böyle hissetmene sevindim 🤗
yazarken ben de karşımda beni dinleyen birileri varmış gibi sanki sohbet ediyormuş gibi anlatıyordum..
vakit ayırdığın için de ayrıca teşekkür ederim, senin yazılarını da okumak çok güzel 🌼
Ellerine kalemine sağlık çok güzel bir yazı olmuş. Sıcak samimi, sanki yazı okumadım seninle sohbet ettik gibi tat aldım. Bazı kısımları benim ilk okul anılarıma ne kadar da benziyor :)
çok teşekkür ederim, okumana, beğenmene ve böyle hissetmene sevindim 🤗
çoğumuzun benzer şeyler yaşamış olması ne güzel 🌸